Ovidius, "Cesaret, bütün silahları yener." der. Ama başarıyı isteyenler için kılavuzluk edebilir bu söz… Günümüz toplumunda, geleceğini kurgulamamış insanlar için cesaretin hangi rengi daha kışkırtıcı olabilir? Başını kumlara gömmüş bir devekuşundan farklı olduğunu iddia eden kaç kişi, bu farklılığı 'farkındalığa' çevirebiliyor? Bu ve benzeri sorular karşısındaki anlık şaşkınlıklarımız bize yol gösteremiyorsa hâlâ, neye yarar cesaretin kudretinden söz etmek… Bütün cesaretiyle topa vuran bir futbolcu, mutlaka gol atmak için asılmamıştır meşin yuvarlağa; hedefi gol atıp takımını galip getirmek olsa da… Bütün cesaretini toplayarak sevgilisine, onu sevdiğini söyleyebilen genç kız ya da erkek, karşısından aynı tepkiyi göreceği için itiraf etmemiştir kalbinde bir sır olarak sakladığı duygularını…
Özcan Ünlü ounlu@tg.com.tr
Ovidius, "Cesaret, bütün silahları yener." der. Ama başarıyı isteyenler için kılavuzluk edebilir bu söz…
Günümüz toplumunda, geleceğini kurgulamamış insanlar için cesaretin hangi rengi daha kışkırtıcı olabilir?
Başını kumlara gömmüş bir devekuşundan farklı olduğunu iddia eden kaç kişi, bu farklılığı 'farkındalığa' çevirebiliyor?
Bu ve benzeri sorular karşısındaki anlık şaşkınlıklarımız bize yol gösteremiyorsa hâlâ, neye yarar cesaretin kudretinden söz etmek…
***
Bütün cesaretiyle topa vuran bir futbolcu, mutlaka gol atmak için asılmamıştır meşin yuvarlağa; hedefi gol atıp takımını galip getirmek olsa da…
Bütün cesaretini toplayarak sevgilisine, onu sevdiğini söyleyebilen genç kız ya da erkek, karşısından aynı tepkiyi göreceği için itiraf etmemiştir kalbinde bir sır olarak sakladığı duygularını…
Güçlükle biriktirdiği parasını gözü kapalı bir cesaretle herhangi bir 'iş'e dönüştürmeye karar veren kişi, mutlak zenginliğe atmadığını bilir adımlarını…
Cesaretle olayların üstüne giden bir avukat, yüzde yüz davayı kazanmış saymaz kendini…
Yüksek kanamalı bir hastayı cesaretle ameliyat masasına yatıran bir doktor, kesinlikle zafer kazanmak muradında değildir bunu yaparken…
Ve ama bütün bu örnekler, hep bir şeyi ispat eder insan yaşamında; ümidi ve cesareti…
***
Cesaret ve ümit, insanoğluna bağışlanmış iki güçlü irade…
Eğer başarıyı istemiyorsa bir benlik, ne cesaret ona yol gösterebilir, ne ümit…
Kendini gerçekleştirme derdine düşmüş bir gençlik, eğer bir meselesi varsa cesaretle donanır, ümitle yol alır güçlükler karşısında ve mutlak başarıyı ister.
Çünkü, meselesi olanın derdi vardır ancak ve derdi olana ümit verir cesaret…
***
Başarı kavramının olduğu yerde ümit ve cesaret de vardır her zaman…
Başarıyı istediğiniz üniversite sınavlarındaki sıraların çekmecesinde, kariyer yapmak için gittiğiniz kursların tablo arkalarında, sevgilinizi elde etmek için kurguladığınız hikâyenin satır aralarında, makamınızı yükseltmek için harcadığınız eforun zaman duraklarında, sınıf geçmek için çalıştığınız deneme kitapçığının sayfalarında, gördüğünüz düşte, yürüdüğünüz yolda vb. yani hayatınızın her alanında ümidiniz tutar elinizden…
Öyleyse "insan, ümit ettiği sürece yaşar…"
Ve cesaret, ümidin kan kardeşidir…
***
Sevgili dostlar, bundan böyle bu köşede, ümide sarılacağız, cesaretimizi sınayacağız ve başarıya odaklanacağız. Çünkü bileceğiz ki, "başarısızlık, başarının öğretmenidir" ve ömür boyu sürmez…
Ve yine bileceğiz ki, "Her ihtilal, ilk önce bir insanın zihninde düşünce olarak doğar."
Var mısınız, "ümit" ve "cesaretle" kol kola girerek kendi zihinsel devriminizi gerçekleştirmeye?…
MİNE ÇİÇEĞİNİ SULAMAK
Hakim yetmişlerine merdiven dayadıkları halde boşanmak için başvurmuş çifte sormuş: “Bunca yıldan sonra niçin ayrılmak istiyorsunuz?”
Yaşlı kadın cevaplamış:
“Hakim bey bir ay öncesine kadar aklımda böyle bir şey yoktu. Eşim bana bir mine çiçeği getirdi, ben de çiçekleri çok severim. Mine, çok sulanması gereken bir çiçekmiş ve kocam düzenli aralıklarla sulanmadığında öleceğini söyledi. Ben kemik rahatsızlıkları olan bir insanım. Geceleri uykumdan kalkıp çiçeği sulamam gerektiği halde, bir gün fark ettim ki, kocam bir kez olsun benim ağrıma rağmen gece kalkıp da çiçeği sulamadı. Bunun üzerine ben de bu kadar düşüncesiz bir insanla yaşamamam gerektiğine karar verdim.”
Hakim kadına hak vermiş ama adettendir diye bir de adama sormuş:
“Senin söyleyecek bir şeyin var mı?”
Yaşlı adam cevaplamış:
“Eşimin anlattığı her şey doğru, tek bir şey dışında. Mine çiçeği çok sulandığında ölür. Karımın kemik rahatsızlığı var ve iyileşmesi için düzenli egzersiz yapması gerekir ama eşim bunu yapmadığı için ben bu yalanı buldum. “Çiçeği ölmesin.” diye her gece kalkmak zorunda kaldı. O her uyandığında ben de uyanık olurdum, işini bitirip uyduğunda gidip çiçeğin suyunu boşaltır, peçetelerle toprağını kuruturdum. Sonra da yatağa gelip, bana hayatı bahşeden, canımdan çok sevdiğim eşimi doyasıya severdim…”