Hemen hemen bütün dinlerde yapılan eylemlerin değerinin niyetlere göre ölçüldüğünü, kişinin niyeti ne ise eline geçecek şeyin de o olduğu vurgulanır. Çekilen cezanın ya da verilecek mükâfatın eylemler nedeniyle olsa da mükâfat ya da cezada sürekliliğin…
Yazar: Abdullah Yılmaz
ayilmaz67@yahoo.com
Hemen hemen bütün dinlerde yapılan eylemlerin değerinin niyetlere göre ölçüldüğünü, kişinin niyeti ne ise eline geçecek şeyin de o olduğu vurgulanır. Çekilen cezanın ya da verilecek mükâfatın eylemler nedeniyle olsa da mükâfat ya da cezada sürekliliğin niyetlere bağlı olduğu vurgulanır. İyi niyet sahibi olunması gerektiği vurgulanır ve küçücük bir iyiliği, niyetin büyük bir mükâfata dönüştürdüğü hatırlatılır.
Niyet ile ilgili söylenecek çok şey var. Aslında bizim üzerinde durmak istediğimiz, niyet değil, niyeti algılama konusudur. Konu üzerinde dururken, NLP'nin önemli yasalarından biri olan "Her davranışın arkasında olumlu bir niyet vardır." düşüncesinden yola çıkacağız. Onlarca kişi öldürmüş bir seri katilin kendince haklı nedenleri olduğu gibi, cinnet geçiren bir adamın rehine aldığı kızının kafasına dayadığı silahı çekmesinin de kendince haklı nedenleri olduğunu unutmamak gerek.
Yerine kullanabileceğimiz birçok kelime olsa da (maksat, amaç, gaye, yapılmak istenen…) niyet sözcüğünü kullandık; çünkü toplumumuzda bu kelimeye çok özel ve hassas anlamlar yüklenmiştir. Hemen hemen bütün dinlerde yapılan eylemlerin değerinin niyetlere göre ölçüldüğünü, kişinin niyeti ne ise eline geçecek şeyin de o olduğu vurgulanır. Çekilen cezanın ya da verilecek mükâfatın eylemler nedeniyle olsa da mükâfat ya da cezada sürekliliğin niyetlere bağlı olduğu vurgulanır. İyi niyet sahibi olunması gerektiği vurgulanır ve küçücük bir iyiliği, niyetin büyük bir mükâfata dönüştürdüğü hatırlatılır. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, düşünce gücünün (niyet bir anlamda düşünme ile ilgilidir) evrende ne kadar etkili olduğu deneylerle ispatlanmıştır. Japon bilim adamı Masaru Emoto ve Fransız bilim adamı Dr. Jacques Benveniste'nin su üzerinde yaptığı deneyler (bu konularla ilgili ayrıntılı bilgileri internetten çok rahat bulursunuz) niyetin, düşünce gücünün, evrende ne kadar etken bir rol üstlendiğini göstermektedir.
Niyetle ilgili olarak kıssalarda, mitolojide ve sanatın değişik dallarında çok daha ayrıntılı ilginç şeylerle karşılaşmışsınızdır. Bunlardan birini biz aktaralım: Avcıların kovaladığı yılan çiftçiden hayatını kurtarmasını ister. Onu kovalayanlardan kurtulmak için çiftçi diz çöküp yılanın karnına girmesine izin verir. Ama tehlike geçip yılandan dışarı çıkmasını istediğinde yılan çıkmayı reddeder. Bulunduğu yer sıcak ve güvenlidir. Adam eve dönerken gördüğü balıkçıl kuşuna fısıldayarak olanları anlatır. Balıkçıl ona çömelip yılanı dışarı çıkarmak için gerinmesini söyler. Yılanın başı dışarı çıkınca balıkçıl onu yakalayıp öldürür. Çiftçi yılanın zehrinin hâlâ içinde olmasından korkar. Balıkçıl, yılan zehrinden kurtulmanın yolunun altı beyaz kuşu pişirip yemek olduğunu söyler. "Sen beyaz bir kuşsun." der çiftçi, "Sen ilki olacaksın." Balıkçılı yakalayıp torbasına koyar. Eve gelir. Karısına olanları anlatırken torbayı kapıya asar. "Bu yaptığına çok şaşırdım." der karısı, "Kuş sana bir iyilik yapmış, karnındaki kötülükten kurtulmanı sağlamış, hatta hayatını kurtarmış ama sen onu yakalamışsın ve öldürmekten söz ediyorsun." Adam hemen balıkçılı bırakır, o da uçarak gider. Ama giderken can havliyle kadının gözlerini oyar. Bir Afrika halk masalından aldığımız bu hikaye niyet hakkında önemli noktalara değiniyor. Atalarımızın, "İyiliğe iyilik olsaydı koca öküze bıçak olmazdı." şeklide serzenişleri de aynı nedenle söylenmiştir. Tabi ki bizim üzerinde durduğumuz konu bu değil. Asıl konumuz, niyeti algılamak ve iletişim içinde olduğumuz insanların niyetimizi yanlış anlamaları ihtimalini ortadan kaldırmak… İletişimde en çok hassasiyet gösterilmesi gereken konulardan biri de kişinin sergilediği davranışın arkasında yatan niyet olmalıdır. Biri isminizi söyler, isminizin söylenmesinden rahatsız olursunuz. Takdir ettiğiniz, beğendiğiniz bir büyüğünüz, severken size "Eşek" der hoşunuza gider. Çünkü davranıştan ya da söylenenden daha önemli bir şey varsa, o da niyettir.
İletişimde Etkili Dil
Kalıpları ve Niyet
İşte İletişimde Etkili Dil Kalıplarında en önemli tekniklerden biri de niyeti algılama ve bunun için de gerekiyorsa yeniden tanımlamadır. Anlaşmazlıkların temelinde de davranışın altında yatan niyeti algılayamamamız ya da yanlış algılamamız yatar. Çok ciddi sorunlar çıkar. O zaman "çerçeveleme"nin temel kurallarından birini hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerekmektedir. "Dili kullanma sanatı" da diyebileceğiniz bu alana girdiniz artık. Şu andan itibaren iletişimde "niyeti algılama" konusunda daha hassas olmanız ve bazı teknikler kullanmanız gerektiğini biliyorsunuz. En güzel tekniklerden biri de "yeniden tanımlama" tekniğidir. Toplumsal farklılıklardan tutun da cinsiyet farklılıklarına kadar, kişinin ruh halinden tutun da yaşına kadar birçok neden kişinin davranışının ardında yatan niyeti algılamamıza engel olabilir. Bizim görevimiz bu nedenleri bulup çıkarmamaktır. İletişim içinde bulunduğumuz insanların niyetini anlama yanında, insanların bizim niyetimizi yanlış anlamalarına da engel olacağız tabii ki. Niyeti doğru algılamanın yolu, çerçeveyi değiştirmek için doğru soru ya da soruları sorabilmekten geçer. Bu yazıyı niçin okuyorsunuz? Bu yazıyı okumanızın nedenlerinden biri de iletişim sırasına karşılaşacağınız zorlu sorunların üstesinden gelmek, değil mi?
Galeri sahibi olduğunuzu düşünün: Müşteriniz, satmak istediğiniz bir arabayı çok beğendiğini ama kendisi için pahalı olmasından kaygılandığını söylüyor. Bu durum karşısında ne yaparsınız? Şimdi bu kişi bu arabayı almak istiyor ama pahalı olduğunu düşünüyor ve ödeyememekten korkuyor. "Pahalı" ve "kaygı" bir anlamda kısıtlayıcıdır. O zaman bu iki sözcükten kurtulmak gerekir.
1. Adım: "Söylediklerinizden anladığım kadarıyla, paranız sizin için çok değerli ve değerli bir şeye sahip olmak istiyorsunuz."
Bu cümle, karşınızdaki kişinin asıl niyetini ortaya çıkaracaktır. Kişinin olumlu bir düşünce atmosferi içine girmesine yardımcı olacaktır.
2. Adım: Kişi arabanın fiyatının mı fazla olduğunu düşünüyor, yoksa arabanın fiyatı normal de kendisinin ödeyip ödeyemeyeceğini mi düşünüyor? Bunu öğrenmeye çalışmak gerek. Bunun için de kişiyi "pahalı" ve "kaygı" sözcüklerinden uzaklaştırmak şart. "Pahalı" sözcüğü yerine "fiyatı fazla" ya da "karşılayabilme" ifadelerini kullanırken "kaygı" sözcüğü yerine de "düşünme" ifadesini kullanabilirsiniz. İşte bir anlamda yeniden tanımlama yaptık. Yeniden tanımlama yaparken, sözcüklerin anlam boyutlarını da göz önünde bulundurmalıyız. Bertrand Russell, "Ben dik kafalıyım, sen inatçısın, o ise sabit fikirli." esprisini yaparken aslında çok önemli bir gerçeği de dile getirmiştir.
Kızgın olmak – öfkeli olmak – bir şeyi büyütmek
Yanlış yapmak – gerçekleri çarpıtmak – yalan söylemek
Merhametli olmak – yufka yürekli olmak – hoşgörülü olmak
Yukarıdaki ifadeler birbirlerinin ifade ettiği anlamları kapsasalar da yerinde kullanmadığımızda kaş yapacağız derken göz çıkartabiliriz. Birine cimri demek yerine tutumlu demek ya da elinin sıkı olduğunu söylemek kişinin bizim söylediğimize göstereceği aksiyonu değiştirecektir.
Aşağıdaki sözcükleri inceleyiniz:
<Kıskanmak: gıpta etmek, özenmek
<Müsrif: cömert, bonkör
<Kararsız: şıpsevdi, maymun iştahlı
<Şişko: toplu, balıketinde
<Sıkıcı: tekdüze, durağan
<Aptal: toyluk, saflık, iyi niyetli olmak
<Sorumsuzluk: maceracı, rahat adam
<Yalancı: hayal gücü çok geniş
Aslında üzerinde durduğumuz konu, bazıları tarafından samimi olmamak şeklinde değerlendirilebilir. İletişimin aracı mızrak olursa öldürür, bir gül olursa mutlu eder. Mevlana'nın "Ya göründüğün gibi ol ya da olduğun gibi görün!" sözü aklınıza geldiyse şu sözünü de hatırlamak gerek: "Ben insanların ayıplarını gören gözlerimi kör ettim. Sen de onlara benim gibi iyi gözle bak." Mevlana, samimiyetle hoşgörü arasındaki çizgiyi hiçbir zaman karıştırmamıştır. Darısı başımıza…
Niyete farklı açıdan yaklaşan, aslında çok muzır gibi görünse de mesajı açısından ele alındığında sizi hem güldürecek hem de iyi niyetin sorunları çözmediği, sizi hatalardan kurtarmadığını görecek, iletişimde doğru sözcüklerin, doğru cümlelerin kullanılması gerektiğini, yapılan eylemden sorumlu olduğumuzu bir kere daha hatırlatacak.
Evli bir çift cadılar bayramı partisine davetliydi. Dışarıya çıkmak için hazırlanırlarken kadının migreni tuttu, evde kaldı. Kocasına, partiye yalnız gitmesini, onun eğlencesini bozmak istemediğini söyledi. Biraz tartıştıktan sonra adam kostümünü giydi ve partiye gitti, kadın da birkaç aspirin alıp yattı. Biraz uyuduktan sonra kendini daha iyi hissederek uyandı ve partiye giderek kocasına sürpriz yapmaya karar verdi. Tam hazırlanırken, "Acaba ben yanında değilken kocam neler yapıyor?" diye düşündü ve kocasının kendisini tanımaması için değişik bir kostüm giyerek partiye gitti. Vardığında bir kenara oturup onu izlemeye başladı. Kocası arka arkaya değişik kızlarla yakınlaşarak dans ediyordu. Nereye kadar gidebileceğini görmeye karar verdi kadın. Kocasına yaklaştı, onunla çok samimi bir şekilde dans etmeye başladı, kulağına dışarıya çıkabileceklerini fısıldadı. Adam teklifi kabul etti. Gece yarısından önce maskeler çıkarılmadan kadın eve gitti, kocasının dönüşünü beklemeye başladı. Adam sabaha karşı 02.00 sularında eve döndü. Kadın; "Parti nasıldı kocacığım?" diye sordu. Adam da "Sensiz hiç eğlenemedim tatlım!" diye yanıtladı. Kadın, "İnanmıyorum" dedi, "Bahse girerim çok eğlenmişsindir." Adam, "Gerçekten hayatım. Partiye gittiğimde bazı arkadaşlarla sıkıldık, alt kata inip bütün gece poker oynadık. Fakat kostümümü ödünç verdiğim o Allah'ın cezası herif bir eğlenmiş, bir eğlenmiş, anlata anlata bitiremedi…"