ESKADER’in düzenlediği “Eğitimde Yeni Yaklaşımlar” başlıklı toplantıda eğitimciler bir araya gelerek eğitim meselelerini konuştu ve geleceğin Türkiye’sinde hem öğretmenlere hem de ailelere önemli görevlerin düştüğünü vurguladılar.
Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği’nin (ESKADER) her hafta Timaş Kitapkahve’de düzenlediği ve zamanımızın önemli bir kültür mahfili haline gelen Bâbıâli Sohbetleri’nde bu hafta “Eğitimde Yeni Yaklaşımlar” başlıklı bir toplantı düzenlendi. Çeşitli kademelerden birçok eğitimcinin katıldığı ve söz aldığı programı şair yazar ve eğitimci Yusuf Dursun ile Bestami Yazgan birlikte yönetti. Eyüp Milli Eğitim Şube Müdürü Celalettin Kapusuz, eğitimci yazar Ali Erkan Kavaklı, eğitimci Hasan Karahisar, Moral FM Genel Müdürü Haluk İmamoğlu, eğitimci yazar Recep Seyhan ve eğitimci yazar İsmetullah Güler birer konuşma yaptığı toplantıda, branşı ne olursa olsun bütün öğretmenlerin kitap okuyan, gündemi takip eden, çözüme yönelik örnek bir profil olması gerektiğinin altı çizilerek eğitim sisteminin sık sık değişmesi ve yenilenmesinin çağın gelişimine ayak uydurulması bakımından önemine dikkat çekildi. Çeşitli meslek alanlardan birçok dinleyicinin iştirak ettiği toplantı, sonuna dek büyük bir dikkatle takip edildi.
İDEALİNİ KORUYAN MESLEK
Açılış konuşmasını gerçekleştiren ESKADER Kurucu Başkanı Mehmet Nuri Yardım, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü’nün eğitim sahasında konuşulması ve uzlaşılması gereken birçok mesele olduğunu ifade etti. Başarılı çocuklarımızın olduğunu ve bu çocukları bu ülkenin öğretmenlerinin yetiştirdiğini anlatan Yardım, “Ders kitapları dışında bir tek kitap okumayan öğretmenlerle de, sık sık kültür gezileri ve okuma faaliyetleriyle çocukları aydınlatan öğretmenlerle de karşılaştım.” diyerek eğitimcinin insan yetiştirme bilinciyle hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Ardından sunumu gerçekleştiren Yusuf Dursun, 42 yıl boyunca iki defa emekli olmak suretiyle kesintisiz öğretmenlik yaptığını dile getirerek “Mazideki Öğretmen” başlıklı şiirini okudu. Zamanımızda öğretmenlerle öğrencilerin arasındaki uçurumun çok açıldığına dikkat çeken Dursun, her şeye rağmen öğrencilerin kendileri için vazgeçilmez olduğunu belirtti ve “Velilerin hatalı yönlendirmeleri yüzünden öğretmenlerin meslek seçimleri konusundaki tavsiyeleri gözardı ediliyor. Velilerin ideallerini çocuklarında yaşatma isteği en büyük problemlerden biridir.” dedi. Bestami Yazgan ise insanların had safhada dünyevileştiği bir dönemde, öğretmenliği idealini koruyan bir meslek olarak gördüğünü söyleyerek “Edebiyat öğretmenliği bugün yeniden meslek tercihi yapmam gerekse yine ilk tercihim olurdu.” diyerek öğretmenlerin şartlar değiştiğinde bu değişimi öğrencilere yansıtması ve sistemle uyum içinde olması gerektiğini belirtti ve “Bir Çiçektir Öğrenciler” başlıklı şiirini okudu.
ÖĞRETMENLER YENİLİKLERİ TAKİP ETMELİ
Konuşmacılardan ilk sözü alan Eyüp Milli Eğitim Şube Müdürü Celalettin Kapusuz, kendi eğitim macerasından da örnekler vererek Türkiye’deki eğitim standartları hakkında güncel bilgiler aktardı. Cumhuriyet tarihi boyunca eğitim sahasında zannedildiği kadar sık program değişikliğine gidilmediğini vurgulayan Kapusuz, “Görevim gereği Anadolu’da ve İstanbul’da birçok okula misafir oluyorum ve görüyorum ki; öğretmenlerimizin birçoğu Milli Eğitim Bakanlığının internet sitesinde yayımlanmış eğitim programını okumamış ve habersiz. Bilmediği bir sisteme tepki gösteriyor.” diyerek öğretmenlerin yenilenen eğitim programlarından haberli hareket etmesi gerektiğinin altını çizdi. Toplumdaki statü ve maaş takıntısının çocukların başarılarını gölgelediğini ifade eden Celalettin Kapusuz, “Bu saplantılı yaklaşımlarla çocuklar zorla fen bölümlerine yazdırılıyor. Hatta bunda o kadar ileri gidiliyor ki sosyal bilgiler eğitimi vermeyen okullarla karşılaştım. Aileler mesleği maaşla doğru orantılı olarak düşündüğünden çocukların yeteneklerini ve hayallerini yaşatabilmelerine izin vermiyorlar. Oysaki sosyal bilgiler eğitimi alan ve uzmanlığını bu alanda tamamlayanlar dünyayı yönetiyor ve onlar söz sahibi oluyor.” dedi. Toplum algısını değiştirmenin son derece önemli olduğuna ve hükümet programına alınması gerektiğine vurgu yapan Kapusuz, öğretmenlerin bu algının yerleşmesinde sorumluluk taşıdığını belirtti.
ÇOCUKLARIMIZ NE APTAL NE DE YETENEKSİZ
Bir süre Almaya’da eğitimcilik deneyimi yaşayan yazar romancı Ali Erkan Kavaklı, Almanya ile Türkiye’deki eğitim sistemini karşılaştırdığı konuşmasında ülkemizde eğitim programlarının sık değişmesinin eleştirilmemesi gerektiğini, çağın değişimine ve bilgi çoğalımına uygun olarak kitapların da sistemin de yenilenmesinin son derece normal olduğunu ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de öğretmenler ders kitaplarını merkeze alır ve müfredatı ikinci planda tutar. Almanya’da bunun tam tersi, işlenen dersin sorularını dahi öğretmen kendi çıkartır. Ders kitabı ikinci plandadır. Anadolu Lisesi seviyesindeki okullara girerken sınav yoktur. Öğretmenler başarılı öğrencileri kendileri tespit eder ve ona göre bir okula yerleştirilir. Kontenjan değil başarılı öğrenci sayısı okullara başvuruları belirler. Öğretmenlere bu tercihlerinde müdahale edilmez. Bizim sınav sistemimiz, çocuklarımızın yetenek ve kapasitesini belirlemede yeterli değil. Bunun için öğrenci performansını birebir tartmanız gerekir. Bu sebeple Almanya’da not ortalaması önemlidir. Türkiye’de 4+4+4 sistemini çok tartıştık ama Almanya’da sistem zaten böyle. Ayrıca bir genç üniversiteye girme başarısını gösterememişse o genç kendi kaderine terk edilmez. Uygun bir meslekî eğitimin ardından iş hayatına kazandırılır ve çok iyi pozisyonlara yükselmesi sağlanır. Bizim Türkiye’de öncelikle öğretmenleri performans eğitimine tabi tutmamız gerekiyor. Verimliği ölçülmeli ve iyi olanlar ödüllendirilmeli. Yetenekli öğretmenlerin performansı düşükse hizmetiçi eğitimle desteklenmeli. Kurumuna kalite kazandıramayan idareciler görevden alınmalı. Hiç şüphesiz tarih yazan bir milletin çocuklarıyız. Çocuklarımız da öyle. Yetersiz bir öğretmene teslim etmek gibi bir lüksümüz yok. Dünya ile an itibari ile yarışacak ideale sahip olmamız gerekir. İyimser olmalıyız. Tarihimiz iyi bir referans. Zekâ ve yetenek ebeveynden çocuklara geçer. Bu durumda ne aptal ne de yeteneksiziz. Birlikte hareket edersek bu işi de çözeriz.”
‘YENİ TÜRKİYE’ VATANDAŞI YETİŞTİRMELİYİZ
Fransa’da 5 yıl kadar süren eğitimcilik deneyimlerinden bahseden Hasan Karahisar, Türkçe ve Türk kültürü derslerine girdiğini belirterek Fransa’daki sistem hakkında bilgiler verdi. 5+4+3 sistemiyle eğitim verildiğini anlatan Karahisar, çocukların dil becerisi yoksa el becerilerine yönlendirildiğini, üniversiteye kaydolmanın çok daha kolay olduğunu, liselerde bütün imtihanların yazılı ve sözlü gerçekleşerek kesinlikle test yapılmadığını belirtti. Haluk İmamoğlu, eğitimin öğretmenin çok ötesinde bir konu olduğunu dile getirerek “Bireylerin önce vatandaş olduğunu ve haklarını öğretmemiz gerekiyor. Yöneticilere yönelik beklentilerin azalması lâzım. Bu yapılırsa demokratikleşme ve insan kalitesi yukarıya doğru bir ivme kazanır.” dedi ve Yeni Türkiye söyleminin içini doldurmak için Yeni Türkiye vatandaşı olarak çocuklarımızı eğitmemiz gerektiğine yaşadığı örneklerden yola çıkarak dikkat çekti.
ÖĞRETMEN YETİŞTİRME POLİTİKASI
Dinleyiciler arasında yer alan eğitimciler, ülkemizde eğitime çok para harcandığı halde sonuç alınamamasının algı yönetimindeki başarısızlıktan kaynaklandığına dikkat çektiler. Konuşmacılar, “Çocuklarımızın gerçekten çok güçlü bir ülkede söz sahibi bir insan olduğuna inanarak yetişmesi gerekiyor. Çocuklara 5 yıl idrak eğitimi şarttır. Okuyacak ve okuduğunu anlayacak. Anladığını yazamayan bir çocuk başarılı olamamış demektir. Matematik hayatın kendisidir. Tarih şuur gelişimini sağlar. İyi bir sosyoloji eğitimi verilmelidir. Liseyi bitirene kadar çocuklarımız birer meslek edinmiş olmalıdır. Üniversite uzmanlaşmak içindir, meslek edinmek için değildir.” dediler. Devletin öğretmen yetiştirme politikası olması gerektiğini vurgulayan eğitimci İsmetullah Güler de, “Bugünlerde sınıfına hâkim olamayan birçok öğretmenle karşılaşıyoruz. Öğretmen iyi yetişip okula dolu dolu gitmezse gündemden geri kalırsa öğrenci ile muhatap olma hakkı da yoktur. Öğretmenlerimiz kendini yetiştirmeli” diye konuştu. Program yöneltilen sorulara verilen cevaplar ve çekilen hâtıra fotoğrafları ile son buldu.
*
Elif Sönmezışık (Sanatalemi.net)