Yaşamın Gözlerinin Derinliklerine Bakın

0
936

Verdiğimiz birçok karar hayatımızdaki dönüm noktalarımızdır. Yaşam denen yolda bir kavşak çıkar karşımıza. Bir yol ayrımındayızdır. Bir karar verip birine sapmak ve devam etmek ihtiyacı duyarız. Ama öyle anlar vardır ki, bu yollar o kadar net ya da belirgin değildir. Korkularımız, kaygılarımız, endişelerimiz, kendimize olan inancımızın zayıflığı bir perde gibi iner gözlerimize. Kendimizi orada sıkıntı içinde ve çaresizce beklerken buluruz. Birilerinden yardım bekleriz. Ne yapmamız gerektiğini bize göstersinler diye… Ama çoğu zaman onlar bize bir yol gösterseler bile beklemeye devam ederiz. Birkaç mevsim geçer. Biz hala çelişkilerin dünyasında, o yol ayrımında takılıp kalmışızdır.
Sonra bir şey olur. Kendimizi bir yolda buluruz. Karar verememiş, seçim yapamamış olmanın bizi tesadüfen sürüklediği bir yolda…

 

 

Zeynep Müge Kasaroğlu
mukasaroglu@yahoo.com

 

Verdiğimiz birçok karar hayatımızdaki dönüm noktalarımızdır. Yaşam denen yolda bir kavşak çıkar karşımıza. Bir yol ayrımındayızdır. Bir karar verip birine sapmak ve devam etmek ihtiyacı duyarız. Ama öyle anlar vardır ki, bu yollar o kadar net ya da belirgin değildir. Korkularımız, kaygılarımız, endişelerimiz, kendimize olan inancımızın zayıflığı bir perde gibi iner gözlerimize. Kendimizi orada sıkıntı içinde ve çaresizce beklerken buluruz. Birilerinden yardım bekleriz. Ne yapmamız gerektiğini bize göstersinler diye… Ama çoğu zaman onlar bize bir yol gösterseler bile beklemeye devam ederiz. Birkaç mevsim geçer. Biz hala çelişkilerin dünyasında, o yol ayrımında takılıp kalmışızdır.
Sonra bir şey olur. Kendimizi bir yolda buluruz. Karar verememiş, seçim yapamamış olmanın bizi tesadüfen sürüklediği bir yolda… Sonsuza dek o yol ayrımında bekleme lüksümüz yoktur. Şansa-kadere teslim olup yürümeye başlarız kararsızlığın bizim için yarattığı o yolda.
Aradan yıllar geçer. Geriye dönüp bakarız. Korkularımızın, endişelerimizin bizi sürüklediği geçmişe… İşte o anda bir sözcük dökülür hüzünle aralanmış dudaklarımızdan: "Keşke…"
"Keşke o riski göze alsaydım…", "Keşke o zaman şimdiki aklım olsaydı…", "Keşke hayır diyebilseydim…", "Keşke onun sözünü dinleseydim…", "Keşke beklemek yerine o yola girseydim…"
Yaşamda öyle anlar vardır ki, biz ne yaparsak yapalım sonucu değiştirme şansımız yoktur. Sevdiğimiz, canımızın parçasını kaybettiğimizde, onu geri getirmek bizim gücümüz dahilinde değildir. Yıllar sonra onun acısıyla yüreğimiz sızladığında; "Keşke yaşıyor olsaydı…" diye mırıldanırken buluruz kendimizi. Bu "Keşke…"ler değiştiremeyeceğimiz ve varlığını kabullenmek zorunda olduklarımızdır.
Ama bizim elimizdeyken, bize bağlıyken yapmadıklarımızdan doğan "Keşke"lerimiz, kendimizi yaşamaya mahkum ettiklerimizdir. Onların varlığı bizim eserimizdir. Ve zihnimize zarar veren, bizi körelten, başka dönüm noktalarında yine kararsız kalmamıza, kendimizi güçsüz hissetmemize neden olan işte bu, kendi yarattığımız 'keşke'lerimizdir.
Yaşamda yaptığımız ve yapmadığımız her şey birbirine bağlıdır. Öylesine iç içe geçmiştir ki, birbirlerinden beslenirler. Bugün veremediğimiz bir karar, yarın veremeyeceğimiz bir kararın habercisidir. Bugün korkularımıza yenik düşmemiz, yarın onların daha da büyümüş ve güçlenmiş olarak karşımıza çıkacağının göstergesidir. Bunun tersi de geçerlidir. Cesaret edip harekete geçtiğinizde, ileride karşınıza çıkan başka bir dönüm noktasında ondan güç alır ve kazanırsınız.

Yaşam Sizi Takip Eder
Yaşam bizi sürekli gözetir ve kollar. Bizi yakından takip eder. Pes etmeyip devam ettiğimizde ve bu cesaretin ışığını hep yanık tuttuğumuzda, yaşam da bize hak ettiklerimizi sunar. Eğer bir konuda harekete geçip kaybettiğinizi düşünüyorsanız, bu o işi başaramayacağınızdan değil, çözümü kaçırdığınızdandır.
Will Smith'in başrolde oynadığı The Pursuit of Happyness (Umudunu Kaybetme), filmi umutları ve hayalleri uğruna yaşamın gözlerinin derinliklerine bakmaya cesaret eden bir adamın, Chris Gardner'ın gerçek hayat hikayesini anlatmaktadır. Yokluğun nasıl varlığa dönüştürülebileceğini, bir insanın kendine olan inancının sağlamlığının onu hayallerine nasıl kavuşturacağını anlatan bu filmi mutlaka izleyin. Beni filmde en çok etkileyen olaylardan biri de, pek çok insanın "Bu fırsatı kaçırdım, bu tren kaçtı" diyeceği durumlarda, Chris'in kaçtığı sanılan fırsattan yepyeni ve daha büyük bir fırsat yaratabilmesiydi.
Gözlerinizdeki perdeyi kaldırıp, başınızı dik tutup, kararlılıkla yaşamın gözlerinin derinliklerine bakabilme cesaretine sahip olduğunuzda, hiçbir treni kaçırmazsınız. Mutlaka başka bir çıkış yolu bulursunuz.
Yaşamın, onun gözlerine bakabilme, yüreğine dokunabilme cesaretine sahip olanlara sunmaya hazır olduğu sonsuz hediyeleri vardır. Yapmanız gerekense, o yol ayrımına geldiğinizde, sizi bekleyen bu hediyelere ulaşmak için gözlerinizdeki ışıkla önünüzü aydınlatmanızdır.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız