En çok satan kitaplar arasında kişisel gelişim kitaplarının payı %20’ye ulaşmış. Bir başka deyişle, beş kitap satın alınıyorsa bunun bir tanesi kişisel gelişim kitabıymış. Boş anıma denk geldiği için bir iki tane okumuşluğum vardır bu kitaplardan. “Faydası oldu mu?” diye soruyorsanız, yanıtım “Aklımda hiç bir şey kalmadı ki!” olacaktır. O kitapları okumak yerine bir Türk filmi izlemiş olsaydım, kendimi kahramanlarla özdeşleştirerek izlediğim için inanın daha faydalı bir iş yapmış olurdum kişisel gelişimim adına! Hiç olmazsa o kahramanlarla hemhâl olurdum. (Çok sevdim bu sözcüğü, empati’den çok daha geniş bir anlamı var. Çay içen birini gördüğünüzde siz de çay içiyormuş gibi yaparsanız empati kurmuş olursunuz, ama o çayın tadını damağınızda hissedebiliyorsanız, işte bu hemhâl olma halidir)
Bu dipnottan sonra şimdi izin verirseniz, kişisel gelişim uzmanlarına ve onların kullandığı argümanlara olan hoşlanmayış nedenlerimi size kısaca anlatayım.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki, bu kitapların çoğu ticari kaygılarla yazılmış safsatalardır.
Hayatında bir tane bile Dostoyevski kitabı okumamış, bir tane bile Vedat Türkali kitabını eline almamış, Reşat Nuri’yi dizi film senaryolarından tanıyan, Jose Saramago’nun adını bile duymamış, Gabriel Garcia Marquez’i giysi markası zanneden birine “Etkili İnsan Olmak” adındaki kişisel gelişim kitabını okutursanız, (kitabın adı tesadüfi seçimdir bu arada, çok okunan kişisel gelişim kitapları listesinden baktım) şimdi bu kişi bu hap kitabı okuyunca, arka kapakta belirtildiği üzere çevresindeki insanları etkileyecek bir kişiliğe mi bürünecek? Buna gerçekten inanabiliyor musunuz? Şahsen ben, bu kitabı okuyanların değil de yazarının ne kadar para kazanıp, ne kadar “etkili” bir hayat sürdüğünü öğrenmeyi daha anlamlı buluyorum!
Neden kişisel gelişim kitapları liderlikten ve insanları etkileme sanatından çok bahseder?
Bu kişisel gelişim kitaplarının çoğu nedense “liderlik” konusu üzerine yazılmıştır. Ünvansız Lider, Kot Pantolonlu Yönetici, Dehanın El Kitabı, Shakespeare’in Yönetim Ve Liderlik Sırları, İçinizdeki Lideri Geliştirmek, Başarı Taktikleri, Liderden Liderlere, Etkili İnsan Olmak, İnsanları Etkileme Yolları adlı kitapları örnekliyorum, emin olun daha yüzlercesi var..
Aklıma direkt şu sorular geliyor:
Herkes lider olmak zorunda mı? Lider olmayanların topluma ya da kendilerine faydası yok mu? Lider olmayıp da kendi halinde üretim yapan bir insan, başarısız mıdır? Lider olan herkes düzgün insan mıdır? Bütün liderleri örnek almak zorunda mıyız? Belki ben lider olmak istemiyorum, neden beni buna zorluyorsunuz?
Bu sorulara kişisel gelişim uzmanları ne cevap verirler bilemiyorum ama amaçlarının az çok ne olduğunu anlayabiliyorum.
“Bir lider Olabilmek”, “Beş dakikada ikna sanatı” gibi çok çarpıcı adlarla piyasaya sürülüyor bu kitaplar.. Buna karşı çıkışımı da lider deyince aklıma ilk gelen isim olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk örneğiyle anlatmak isterim.. Yapılan araştırmalar, Atatürk’ün 57 yıllık yaşamı boyunca 3997 adet kitap okuduğunu söylüyor. Elbette ki bu kitapların kişisel gelişim kitabı olmadığını sizler de biliyorsunuz. Doğuştan gelen zekasını ve kişilik özelliklerini zaten dile getirmiyorum bile.. Şimdi “On Adımda Liderlik kitabını okuyan bir kişi lider olur” tezine beni nasıl inandıracaksınız?
Bu kitapların etkisi olsa olsa saman alevi gibidir bence..
“Yapabilirsin, içindeki lideri ortaya çıkar, sen aslında tahmininden daha güçlüsün, içindeki gücü ortaya çıkar, kendin için bir adım at!”
gibi tabiri caizse okuruna gaz veren cümlelerle dolu olan bu tip kitapları okuyan insanlar da boş hayallere kapılırlar sadece.. Özünde liderlik yeteneği olmayan veya özündeki bu yeteneği okudukları, gördükleri ve yaşadıklarıyla pekiştiremeyen biri sizce lider olabilir mi? Veya böyle bir gereklilik var mı?
Bence herkesin yaşamda bir rolü vardır. Şimdi pısırık mı pısırık, konuştuğunda yüzü kızaran, doğru kararlar alamayan, alt yapısı olmayan ama kendi çapında resimler yapan birine yukarıda örneklerini verdiğim liderlikle ilgili kişisel gelişim kitaplarını okuttuğunuzda, bu insan hemen topluma önderlik mi edecek? Varsayalım ki oldu, liderlik edeceği bir alan yoksa, yani insanlara yol göstereceği bir uzmanlık alanı yoksa, içindeki lideri ortaya çıkarsa ne olur ki? Ya da bu kitapların hepsini okuduğunda bir şey olacağını sandı ve olamadı.. Yaşayacağı hayal kırıklığı için bu kadar çok zaman ve para harcaması reva mı şimdi? Ama olsun, bu kitapları yazan çoğu kişi satış listelerinde lider oluyor ya, siz ona bakın asıl..
İnsanları etkileme konusu da bana en az lider olma merakı kadar saçma geliyor. Şimdi insanları ikna etmek için bu kitapları okudunuz ve sonuç da aldınız diyelim.. Ne olacak? Bana bir şey anlattınız, beni ikna ettiniz, ikna ettiğiniz için öncelikle egonuz büyüyecek. Şunun altını çizmek isterim ki, egosu büyüyen biri, bence kişisel olarak gelişen değil, aksine geriye giden biridir! Belki de beni ikna ederek bana bir şeyler satacaksınız. Tabi ya, sistem bunu gerektiriyor çünkü.. Oysa bana bir şeyler anlatsanız, sonrasında beni ikna etmeye uğraşmadan düşünüp değerlendirmem için bana zaman tanısanız, ben daha kolay ikna olacağım .. Beni etkilemeye çalışmanız belki de bende size karşı antipati uyandıracak, nereden biliyorsunuz? Sahi ikna gücü denen şeyi ortaya çıkarmaya uğraşan bu kişisel gelişim kitaplarını yere göre sığdıramayanlar, aslında ben ve benim gibi bir çok insana ne kadar itici geldiklerinin farkındalar mı acaba?
Bu kitaplar neden çok satıyor?
Bir de bu konudaki fikirlerimi söyleyeyim izin verirseniz.
Çok satıyor, çünkü çok basit bir anlatımları var!
Özlü sözler, reçete gibi talimatlar, yaşanmış diye yutturulan ama her tarafından basit kurgu olduğu anlaşılan saçma hikayeler var bu kitaplarda. Sanki kısa süreli mutluluk etkisi yaratan bitter çikolata gibiler bana sorarsanız. Okuyucu alıyor eline, düşünmeden okuyor. Çünkü zaten o kitapta kendisi yerine düşünülmüş oluyor, çünkü zaten o kitapta neyin doğru, neyin yanlış olduğu anlatılıyor basitçe.. Çünkü okuyucuya, duymak istedikleri söyleniyor, aslında biraz da empoze ediliyor!
Boş vaatler var çoğunda!..
Bu düşünceme örnek teşkil edecek bir kitap ismi söyleyeyim size.
Kitabın adı “Leonardo Da Vinci Gibi Düşünmek”
İnanabiliyor musunuz, çağının dahisi olan bir insan gibi düşünmeyi öğrettiklerini bile iddia edebiliyorlar! Eğer bu kitabı yazan kişi, yazdıklarının ne anlama geldiğini özümseyebilseydi, bence o kitabı yazacağına bir şey falan icat ederdi! Komik ve bir o kadar da sinir bozucu değil mi sizce de.. İnsanlara umut tacirliği yapmanın sınırlarını nasıl da zorluyorlar!
Bir diğer neden de sanırım bu kitapların moda olması..
Robin Sharma’nın “Mükemmelliğin Rehberi” kitabını okuyorum, müthiş!” diye konuşan plaza çalışanından geri kalmamak için, bu kitabı alıp okuyan bir çok insan vardır eminim.. Çünkü bu kitaplar çok satıyor, çok satan kitabı okumamak da uzaylı muamelesi görmekle eşdeğerdir bazı ortamlarda..
Lafı fazla uzattım farkındayım ama son bir söz daha etmeden geçemeyeceğim.. Dikkat ettiyseniz bu kitapları okuyanların bir çoğu, ya da kişisel gelişim uzmanlarının videolarını hayranlıkla izleyen bir çok kişi biraz da bencildir. Çünkü bu kitaplarda “ben” sözcüğüne o kadar vurgu yapılır ki, kitabı alan insan, gelişmek kaygısıyla hayatının merkezine kendisini koyduğunun farkına bile varmaz.. Oysa okusa klasik romanlardaki insan öykülerini, başta da belirttiğim gibi başka hayatlarla hemhâl olacak.. Ne bilsin bu zavallı iyi niyetli kişi, sistemin başkalarıyla hemhâl olmaya onay vermediğini..
NOT: Birilerini kızdırmış olabilirim, ama yazmasaydım içimde kalacaktı bütün bunlar.. Sürç-i lisan ettimse affola diyorum bu nedenle..
Sevgiyle ve güzel kitaplarla kalın..
*