Televizyonla Erken Gelen Şöhret – Dizilerde, Reklamlarda Oynayan Çocuklar…Yarışma programları…
Günümüz, iletişim çağı; iletişimin en etkili olduğu alanlar ise televizyonlar… Değişik kanallar, herbir kanalda ise ilgi ile izlenen, herkesin kendinden birşeyler bulduğu diziler… Diziler, uzun süreleri ile dikkat çekmekte ve izlerken bile süre uzunsa; hazırlanırken kimbilir kaç tekrardan sonra yayınlanabilir hale geliyor. Yetişkin oyuncuların koşullardan dolayı yakındıklarına, beslenme ve uyku düzenlerinin olmadığı ile ilgili konuşmalarına şahit olmuşuzdur.
Diziler, hayatın içinden kesitlere ev sahipliği yapmakta ve zaman zaman çocuk oyunculara da ihtiyaç duyulmaktadır. Bebeklikten başlayıp, ergenlik dönemini de içine alan yaş gurubuna kadar çocuklar, izleyici tarafından çok sevilmekte; tüm marifetlerini göstermektedirler. Yetenekleri olan çocuklar, şöhreti erken yaşlarda yakalamakta, ekonomik olarak ta, günümüz koşullarında, aile bütçesine küçümsenemeyecek katkılar sağlamaktadırlar.
Ayrıca, tanınmak, ünlü olmak, çocuğa ve aileye ayrı bir gurur duygusu yaşatmakta. Duruma ikinci boyuttan bakıldığında ise çocuk istismarı olarak değerlendirilebilir. Çocuklar, kendi yaş guruplarına aykırı pozisyonlarda zaman geçirmekte, sağlık koşullarına uygun olmayan ortamlarda süreli olarak bulunmak zorunda kalmaktadırlar.
Diziler çekilirken çocukların beslenme düzenleri sağlanamamakta; yeterli ve dengeli beslenme mümkün olamamakta, set aralarında vakit bulabildikçe hazır yiyecekler pratik gelmektedir. Çekimlerin ne kadar süreceği belli olmadığından başarı sağlanıncaya kadar tekrarlar yapılacağından gelişme çağındaki çocukların erken uyuyabilmeleri mümkün olamamaktadır. Oysa ki büyüme çağındaki çocuklar, erken yatıp, nitelikli bir uyku uyumalıdır. Büyüme hormonları gece uykusunda etkili şekilde çalıştığından, bağışıklık geliştirmede uyku önemli olduğundan bu konuya özen gösterilmelidir. Uyku, zihinsel faaliyetler ve çocuğun psikolojisi üzerinde de etkili olmasından dolayı ihmal edilmemesi gereken temel gereksinimlerdendir.
Okul çağındaki çocuklar ise, okul ortamından fiziksel ve duygusal olarak uzaklaşmaları nedeniyle sorunlar yaşayabilmekte, akademik başarıları olumsuz etkilenmektedir. Arkadaş ilişkilerinde kendilerini farklı görmekte ve başkalarının da onlara fazla değer vermelerini beklemekte, şöhreti sonuna kadar kullanmak istemektedirler. Diziler yayından kaldırıldığında ya da güncelliğini kaybettiğinde ilgi kaybı görülmekte; sorunlar farklı boyutlarda yaşanmaktadır. Duygusal tepkilerde aşırılık, depresyon gibi durumlar çocuğu ve aileyi üzmektedir.
Diziler, asıl olarak çocuk dizisi olmadığı için mekanlar çocuklar adına seçilemiyor. Belki soğuk bir havada dışarıda kalmak zorunda kalıyorlar, belki büyük bir mekanda aşırı yorgunluk yaşayabiliyorlar. Belki alkol alınan bir ortam, çekimde yaratılıyor. Karakter canlandırmasında, çocuklardan üzülüp, ağlamayı canlandırmaları beklenebiliyor. Çocuklar, yaratılan bu yapay ortamı duyguları örselense de canlandırmak zorundalar. Yapay, fakat; gerçek… Bu ikilem çocukların kaldıramayacağı kadar güçlü, travma yaratacak kadar etkili.
Senaryolar, birtakım çapraşık ilişkiler üzerine kurulu olabiliyor. Zihinsel ve duygusal anlamda çocuğun olması gereken yaşantısından çok farklı senaryolar çekime hazırlanıyor. Toplumsal hayata ters olan diyaloglar geçebiliyor. Çocuğun anadilini öğrenmede en etkili olabilen dönem argo sözcüklerden, beden dilinin kötü kullanımı gibi durumlardan etkileniyor.
Çekim ekibinde bulunanlar, her ne kadar çocuk olduğu için özen göstermeye çalışsalarda; bir yere kadar başarılı olabiliyorlar. Çünkü, çoğunluk yetişkinlerden oluşmuş. Çekimi başarılı şekilde devam ettirme stresini yaşayan ekip, ÇOCUK ayrıntısına yeteri kadar özen gösteremeyebiliyor.Örneğin, anaokullarında çalışan personel hergün çocuklarla bir arada bulunsalarda; ara ara hizmetiçi eğitime tabi tutularak, her türlü davranışta, çocukların dikkate alınmalarının, unutulmaması gerektiği ile ilgili olarak uyarılıyor.
Reklam alanı ise çocukların en fazla kullanıldığı ve istismar edildiği alan olarak dikkatimizi çekiyor. Özellikle çocukların ilgi duyabileceği ürünlerin pazarlanmasında çocuklar kullanılıyor. Bunun dışında çocuk ile ilgili olmayan ama çocukların sevimliliğinden, görselliğinden yararlanılarak çocuk için kesinlikle uygun olmayan ürünlerin pazarlanmasında da çocukların kullanıldığını görüyoruz.
‘’Çocuk’’ kavramı içine giren ancak, bebeklik, erken çocukluk, oyun çocukluğu, önergenlik, ergenlik gibi değişik gelişim dönemlerinde bulunan çocukların gelişim dönemi özelliklerine önem verilmeden programlarda yer aldığını biliyoruz. Her gelişim döneminin kendine has psikolojik, sosyal, dil, biliş, psikomotor, fiziksel, ahlaki gelişim özellikleri var.
Bu çocuklar, yaşlarına uygun olmayan makyaj ve giyimle ekran arkasındalar. Onları izleyen çocuklara gelince örnek oluşturmaktalar. Şimdilerde pek çok çocuk özel gecelere, düğünlere yetişkinlerin küçük birer modeli gibi katılmakta. ‘’Çocuk’’ özelliği artık unutulmuş durumda. Artık çevremizde çocuk yok. Çocuklar yalnızca giyim ve makyajları ile değil, konuşmaları, davranışları, jest ve mimikleri, duruşları, bakışları, yürüyüşleri ile de çocukluktan uzaklaşmışlar.
Bu şekilde bazı kötü niyetli kişiler için hedef konumuna geçmektedirler.
Çekimlerde kuvvetli ışık çocukları rahatsız etmekte ve gözlerde sorunlara neden olabilmektedir. Bunun dışında çekime uygun; ancak çocuk için ağır olan makyaj malzemeleri kullanılmakta, çocukların hassas ciltlerinde şimdi ve gelecekte sorunlara yol açabilmekte, erken yaşlanmaya neden olmaktadır. Çekimlerde öncelikli amaç, ekrana güzel bir görüntü verebilme başarısıdır.
Çocuklar, kesinlikle yetişkinlere ait olması gereken yarışma programlarında ekrana çıkıyorlar. Sunucusundan, nota ölçülerine, şarkı sözlerine kadar çocuklara hiç uygun olmayan – yaş olarak çocukların bile ayrı kategorilerde olması gerektiğini de düşünürsek- program içinde olmaları çocukların istismar edildiğini göstermektedir.
Çocuklar gece kulübü tarzında bir ortamda, yetişkinler gibi eğlenme alışkanlıklarına sahip olmakta. Çocuklar için herşey çok erken. Doyum duyguları yok oluyor ve hep bir arayış içinde oluyorlar. Bundan sonra sıra nereye gelecektir? Dahası dahası dahası… Artık hiçbir şey çocukları tatmin etmiyor.
Anne-babalar, çocuğun eli ayağı biraz tuttuğu zaman, nasıl ekonomiye katkıda bulunacaklarının derdine düşüyor. Hatta bebekler bile ekonomiye katkı sağlıyor. Gelecek güvencesi için çocukların daha iyi eğitim alabilmeleri gerektiği görüşü de şu andaki aile durumuna katkıda bulunma içinde çocukların başarısı gerekiyor. Başarı, yalnızca ders başarısı değil; çocuğunu yetenekli gördüğü alanda, anne-babalar, ekranlardaki yarışma programlarına ilgi gösteriyor. Çocuk ünlü olunca maddi kazanç, iyi bir eğitim için kullanılacaktır, genel görüş budur. Ya da zengin olmak için en kısa yoldur.
Çocuklar için pekala uygun yarışma programları yapılabilir. Küçük yaş gurupları için televizyonlarda düzenlenmiş programları görebiliyoruz. Ancak, durumun esprisi büyüklerin içinde çocukların çocuksu özelliklerini maskot gibi kullanmak. Onların hoşluklarından yararlanmak.
Bu arada televizyonlarda ergenlik çağına uygun yarışma programlarının eksikliğinin göze çarptığını söylemek isterim. Dikkate alınması gereken bir husustur.
ÇOCUKLAR VE ÇOCUK ÖZELLİKLER KAYBEDİLMEMELİDİR.
ÖZNUR SİMAV-PEDAGOG