Lilay Koradan
www.gencgelisim.com
Romeo ve Juliet Shakespeare’in hayali bir eseri değil, yaşanmış bir aşk hikâyesidir. Romeo ve Juliet’in gizlice buluştuğu ev ve balkon hâlâ ayaktadır. Juliet’in evi İtalya’nın Verona şehrindeki Capello Sokağı içinde bulanan 27 numaralı evdir. Dünyanın en duygulu aşk hikâyesinin kadın kahramanı Juliet’in mezarı da bu şehirdedir. Bu mezarı her sene dünyanın dört bir yanından gelen binlerce aşık ziyaret eder. Her sene Juliet’e hitaben birlerce mektup Verona yollarına postalanır.
Juliet’in mezarını ziyaret edenler kimlerdir? Juliet’e yazılan mektuplarda ne vardır? Bunların cevabını en iyi Juliet’in mezarının bekçisi Erick Soliman bilir.
Juliet’in Mezarının Bekçisi Soliman Anlatıyor: “Aşk, Juliet’in mezarının başında beyaz bir güvercin oluyordu.”
“Juliet’in mezarına ait birkaç söz söylemek isterim. Bugün Verona’yı ziyaret eden binlerce turistin ve gözlerinde aşk kıvılcımları uçuşan, rüyalar ülkesinde el ele, vücut vücuda gezen sevgililerin çok iyi tanıdıkları mezar, eskiden beri yine bulunamayacak kadar bakımsız ve ıssızdı. Annemin anlattığına göre ziyaretçiler Juliet’in üstü açık, etrafı taş mezarını ezip geçerler, sonra, “Haydi, şimdi de şu meşhur Juliet’in mezarını arayalım.” derlermiş.
Mezarını bekçiliğini üzerime aldığım zaman, çok değer taşıyan bu yeri süratle güzelleştirmek ve sevimli bir hale getirmek kararındaydım. Düşününüz ki eskiden bu mezar civarında Verona’nın meşhur pazarı kurulur, köylüler mezarın üstünde hararetli hayvan alışverişi yaparlarmış.
Juliet her devrin en temiz, en içli aşkını yaşamış bir kimseydi. Talihsiz, hüzün dolu bir hayatı vardı. Hiç olmazsa mezarının güzel ve aydınlık olması lazım gelmez miydi?
Mezarın etrafını temizlettim. Rengarenk çiçeklerle donattım. Romantik bir görünüm aldı. Artık sevgililer buraya geldikleri zaman aşkın güzelliğini daha iyi anlayabilir, birbirlerini daha kuvvetli bir aşkla sevebilirlerdi. Juliet’in ruhu da şâd olacaktı tabii.
Mezara beyaz güvercinler de getirmiştim. Ziyaretçiler bu güzel kuşların beyaz kanatlarını güneşe karşı gererek gül fidanlarının arasında sessiz sedasız uçmalarını hazla seyrediyorlardı. Bilhassa belirtmek isterim ki, Juliet’in mezarında sevgilileri birbirlerine yaklaştıran, gayri ihtiyarı ellerini buluşturan, hatta soluklarını kesen romantizm vardı.
Aşk, Juliet’in mezarının başında beyaz bir güvercin oluyordu.”
Aşk Tılsımı ve Uğur Bileziği
“Dünyanın dört bir tarafından gelen sevgililer Juliet’in mezarını ziyaret ettikleri zaman bu ziyaretin manasını çok iyi biliyor ve Juliet’i kalplerinde hissediyorlardı. Romeo ve Juliet hepsinin hayalinde bir türlüydü. Hikâyeyi defalarca dinledikleri, okudukları, hatta sinemada seyrettikleri halde, “Bize Romeo-Juliet’in aşk hikâyesini bir kere de siz anlatır mısınız?” diyorlardı. Aşıkların bu müthiş ilgisi üzerine büyük bir rağbet gören “Aşk tılsımı”nı icat etmiştim. Mezarı ziyarete geldikleri zaman, “El ele tutuşun.” diyordum. “Gözlerinizi kapatıp içinizden aşk yemini edin.” Öyle zannediyorum ki “Aşk tılsımı” sayesinde yüzlerce sevgili birbirine ölünceye kadar sadık kalmış ve ebedi aşkın sırrına ulaşmıştır.
Aşıklar ziyaretgahı için bir de “Uğur Bileziği” yaptırmıştım. Bu bileziğin üstünde “Seviyorsan, eğer aşıksan Juliet’e inan.” cümlesi yazılıydı. Mezarı ziyarete gelen genç kızlara bu bilezikten hediye ediyordum. Bugün dünyanın dört köşesinde Juliet’in uğur bileziği vardır. Ayrılmamak üzere hayatlarını birleştiren çiftlerin bu bilezikleri mukaddes bir hatıra olarak sakladıkları muhakkaktır.
Juliet’in mezarında bekçilik yaptığım müddetçe, dünyanın dört tarafından gelen turistlere kadar, İtalya’nın muhtelif şehirlerine mensup ziyaretçilerin ve bilhassa Verona’da oturan sevgililerin de mezara karşı garip bir alaka gösterdikleri, hatta buraya gizli bazı hislerle adamakıllı bağlı olduklarını fark etmişimdir.
Akşam karanlığının çöktüğü saatlerde, Verona’nın mezarlığa yakın loş ve tenha sokaklarında birbirine sokulmuş çiftler görürdüm. Sokak ışıkları altında, simsiyah siluetler halinde, duvar diplerine gizlenerek dolaşan çiftler muhakkak ki Juliet’e çok yakın olmanın heyecanının hissederlerdi. Romeo ve Juliet, her çift için bir aşk abidesi olduğuna göre, aralarında bu ebedi aşkı konuştuklarına ve kendilerine Romeo ile Juliet’e benzettiklerine eminim.”
“Evlenmezsek Kendimi Öldürürüm!”
“Sıcak bir sonbahar gecesi mezarlıktan dönüyordum. Biraz ötede, alçak bir duvarın üstüne oturmuş bir çift gördüm. Duvarın on adım kadar gerisinden yol ikiye ayrılıyordu. Evime giden yokuş yola saptığım zaman, duvar hemen üstümde kalmıştı ve sevgililerin fısıltılarını işitebiliyordum. Eğer kulağıma Juliet’in adı çalınmasaydı, duracağım yoktu. Çünkü bu tenha sokaklarda, böyle kol kola gezinen, aşktan bahseden sayısız sevgililer görmeye alışmıştım. Ama bu defa ilgi duymamam imkansızdı. Genç kız üzgün ve asabi bir sesle konuşuyordu. İşitebildiğim kadarıyla anladığıma göre, hayatlarını birleştirmelerine mani teşkil eden bir durum vardı ortada. Genç kız: “Artık tahammülüm kalmadı. Seni o kadar seviyorum ki, Giylo ile evlenmek beni öldürür. Aşkımızı, sadece anneme anlatabiliyorum. Üzülüyorum tabii ama elinden bir şey gelmez ki. Zaman her şeye kadirmiş. Giylo’yu belki sevebilir, seni unuturmuşum. Halbuki kararım kesin. Onunla evlenmektense, Juliet gibi ben de kendimi öldüreceğim.”
Delikanlının üzgün olduğunu ses tonundan anlıyorum. “Sakın böyle bir çılgınlık yapma. Ben babanla konuşur, ikna etmeye gayret ederim. Daha olmazsa kaçarız. Uzaklara, bizi bir daha bulamayacakları diyarlara gideriz.” diyordu.
Daha sonra Juliet’in mezarına gitmeye karar verdiler. Delikanlı: “Bu saatte kapalıdır, içeriye nasıl gireceğiz?” diye sordu. “Zarar yok. Kapısına kadar gidelim, dua edelim. Juliet’e ne kadar yakın olursak, bizi o kadar iyi hisseder.” dedi kız. Oturdukları duvarın üstünden kalkıp, mezarlığa doğru yürümeye başladılar. Ne yapacaklarını o kadar merak ediyordum ki, peşlerine takıldım.
Mezarlığa giren büyük kapının önünde durdular. Genç kız demir parmaklıklara sarıldı. Galiba dua ediyordu. Gecenin karanlığında, saadeti için Juliet’in aziz ruhunu adeta imdada çağıran genç kızın hali bana pek dokunmuştu. Ona muhakkak yardım etmeli, birbirlerine kavuşmalarını sağlamalıydım. Yanlarına gittiğim zaman genç kız fena halde ürkmüştü. Ay ışığında çehresini görür görmez tanıdım. Bir hafta önce sevgilisiyle beraber mezar ziyarete gelmiş, Juliet’in mezarına kocaman, kırmızı bir gül bırakmıştı.
Kendimi tanıttım. Konuşmalarına istemeyerek kulak misafiri olduğumu ve çok üzüldüğümü söyledikten sonra “Juliet aşıkların mutlu olmalarını ister.” dedim. “Bunun için Tanrı’nın nezdinde size yardımcı olacağından da eminim. Kabul ederseniz birlikte bir çare düşünelim. Büyükleriniz her zaman yanılabilir. Kötü neticeler verecek kararlara varabilirler. Mücadele etmek lazım. İster misiniz, ben hemen yarın ailenizle görüşeyim?”
Genç kız kararsızdı. Ürkek bakışlarla yüzüme bakıyordu. Juliet’in yanına gitmek ister misiniz?, diye sordum. Gözleri parladı. Gayri ihtiyari yanındaki delikanlının, sevgili Romeo’sunun elini tuttu. Biraz sonra onları Juliet’in mezarı başında dua etmek üzere yalnız bırakmıştım. Mezarlığı terk ederlerken genç kız fısıltı halinde şöyle dedi: “Çok teşekkür ederim. Bana kuvvet verdiniz. Juliet’in hatırası içimde bu kadar kuvvetli yaşadıkça, dualarımın kabul olunacağına inanıyorum!”
Aradan günler geçti. Ve mezarlığın gece ziyaretçilerini uzun müddet göremedim. Günün birinde, küçük bir mektup ve bir düğün davetiyesi aldım. O gecenin hemen ertesi günü aileleri ile görüşüp onları ikna ettiklerini, düğün merasiminde benim de bulunmamdan memnuniyet duyacaklarını yazıyorlardı. Ondan sonra Veronalı bu çift, mezarın bekçiliğini yaptığım müddetçe sık sık Juliet’i ziyaret ettiler. Her gelişlerinde kocaman kırmızı güller getirdiler ve bütün çiftlerin kendileri gibi mesut olması için dua ettiler.”