Çocukta Benlik Gelişimi

0
982

Halil Kırık

İnsan dünyaya geldiğinde tertemiz, önyargısız, merak eden, koşulsuz seven, yaratıcı, korkuları ve fobileri olmayan bir yapıdadır. Yaratıcı, insanı mükemmel surette yaratmıştır. Hem fiziksel, hem de ruhsal olarak… İnsanın özünde, doğuştan getirdiği hiçbir kötü duygu yoktur.

Sonra film kopar. Anne-baba çocuğa toplumun değer yargılarını yerleştirmeye çalışır. 0-6 yaş arası kişiliğin oluştuğu dönemdir. Bu dönemde anne-babanın her davranışı çocuk tarafından bilinçaltına alınır. Jest, mimik, ses tonu, beden dili, her şey ama her şey çocuğun bilinçaltına yerleşir. Eğer ebeveynler bilinçli ve çocuğun psikolojisine uygun davranırlarsa, çocuğun özündeki benlik ortaya çıkar. Bu noktada insan için çok önemli olan sevilme, değer görme, onaylanma ihtiyacı karşılanır; özgüven inşa edilir. Çocuk iyi niyet adına sürekli eleştirilerek büyütülünce cesaretsiz, özgüvensiz, edilgen ve kendi başına iş yapamayan biri olur çıkar. İyi niyet adına sürekli yönlendirilen ve kendi adına alması gereken kararları başkasına bırakan insan kendisi olamaz.

İç Çatışma Dış Çatışmayı Tetikler

Anne-babalar istem dışı olarak evlatlarını edilgen ve özgüvensiz yetiştiriyorlar. En yaygın hata, çocuğun adına karar almak. Ne yiyecek, nereye gidecek, neyi seçecek… Kendi zevk ve tercihlerimizi ona yansıtmak, onu bize bağlı değil bağımlı hale getiriyor. İşte en büyük tehlike! Duygu ve düşüncelerini özgürce ifade etme şansı elinden alınan çocuk kendini tanıyamaz, özelliklerinin farkına varamaz. Tüm bunlar çocukta BEN’i öldürür. Onun yerine sıradan, özgünlükten yoksun biri çıkar karşımıza. Toplumda takdir görme adına yapmacık, özentili, neyi niçin yaptığının farkında olmayan biri haline gelir. Dünya, dolayısıyla da insan denge üzerine kuruludur. O dengeyi içinde yakalayamayan biri dışarıda olduğundan farklı görünmeye çalışarak dengeyi kurmayı hedefler. İnsanın itici veya sevimli görünmesi içindeki çatışmalara bağlıdır. Kendisiyle bir türlü barışamayan birinin dışarıdakilerle barış ve huzur içinde yaşaması mümkün değildir ne yazık ki!

Hep ne dediler bize: “Sivrilme yontarlar, Tek başına bir şey yapamazsın, Babandan korkacaksın, Etliye sütlüye karışma, Azıcık aşım kaygısız başım, Vali olursun ama adam olamazsın…” Çok konuşursun geveze derler, az konuşursun adın pısırığa çıkar. Kimseyi memnun edemeyiz. Çünkü eleştiren kişiler aslında kendilerinden memnun değildirler. Sürekli bir iç kavga, yıkıcı bir iç monolog hakimdir hayatlarına. Bunu örtbas etmek için de çevresindekileri eleştirme yoluna giderler.

Bulunduğun yerden memnun değilsen düşünceni değiştir. Düşüncen neyse sen de osun. Hayata yönelik bakış açını olumluya çevir. Geçmişinle barış. Önce kendini affet, sonra da başkalarını… Affetmek, affettiğin kişiye değil sana şifa verecektir. Unutma ki, seni ancak ve ancak sen değiştirebilirsin. Bunun için değişimi istemek, değişime inanmak, cesaret etmek, azimle ve sabırla değişime yelken açmak seni güvenli limanlara ulaştıracaktır.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız