İki hafta önce İstanbul Üniversitesi'nde ders verdiğim öğrenci arkadaşlarla ilk tanışma günümüzdü. Onlara mezun olmadan ya da mezun olduktan sonra neler yapmak istediklerini sordum. Sınıftakilerin büyük bir çoğunluğu “İngilizce öğrenmek” istediklerini söyledi. Özlem Seller ozlem@alitopusat.com
İki hafta önce İstanbul Üniversitesi'nde ders verdiğim öğrenci arkadaşlarla ilk tanışma günümüzdü. Onlara mezun olmadan ya da mezun olduktan sonra neler yapmak istediklerini sordum. Sınıftakilerin büyük bir çoğunluğu “İngilizce öğrenmek” istediklerini söyledi.
Ardından editörümüz Adem Bey, bu ay Genç Gelişim Dergisi'nde ağırlıklı konunun “Yabancı Dil Öğrenme Yolları” üzerine olacağını ilettiğinde kara kara düşünmeye başladım.
Yabancı dil öğrenmek konusunda Türkiye'de tavsiyede bulunacak en son birkaç kişiden biriyim. Çünkü işletme eğitimi aldım. “Sevgili okurlarımıza benim ne gibi bir katkım olabilir, nereden başlamalıyım?” diye düşünmeye başladım.
Ne zaman konuya nereden başlamak gerektiğini düşünsem, aklıma konuyla hiç de alakası olmayan şeyler gelir. Birkaç dakika bu düşüncelerle boğuştuktan sonra asıl yapacak olduğum işe odaklanırım.
Sanırım hepimizin beyni benimki gibi ara sıra da olsa gerçek işlevinden uzaklaşmak istiyor. Ben de o sırada anlıyorum ki, işin en önemli yanı karar vermek. Peki, karar vermek nedir diye kendime soruyorum. Verdiğim yanıtla da yetinmiyor ve bir-iki sözlüğe bakıyorum.
Karar kelimesi sözlüklerde, “Bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargı.” olarak tanımlanmakta. Bu tanımın içindeki “düşünce” kelimesi benim çok dikkatimi çekti.
Bizler her satın alma davranışımızda gerçekten düşünüyor muyuz?
Cevap aslında çok basit “Hayır” düşünmüyoruz.
Peki, neleri satın alırken sık eleyip dokuyor, kara kara düşünüp doğru bir karar verdiğimizden emin olmaya çalışıyoruz.
Tabi ki, bizi maddi olarak sarsacak ve bilmediğimiz ürün veya hizmetlerde.
Yani bizi maddi olarak sarsacak, yabancı dil kurslarının seçimi gibi konularda daha çok düşünüyoruz. Tıpkı bazı kursların sahiplerinin, satıcılarının bizi nasıl kandıracaklarını düşündüğü gibi.
Bizde karar verirken pişman olmamak için uzun uzun düşünüyoruz ve sonunda birinde karar kılıyoruz. Kararımızın sonucunu zamanla görüyoruz.
Satış oyunlarına karşı oyuna gelmeden, paramız doğrultusunda nasıl yabancı dil öğrenebiliriz?
Peki, kurslarda ne gibi satış oyunları dönüyor biliyor musunuz?
Üşenmedim.
Ertelemedim.
Vazgeçmedim.
Sizin için kurs kurs gezdim ve şimdi de yazıyorum.
“Sizi yurt dışına gönderiyoruz.”
“Nasıl yani?”
Sakın hemen kanmayın, iyice araştırın. Bazı kurslar size kursun parasını biz ödüyoruz, diğer tüm masraflar size ait demiyorlar dikkat edin, pazarlama oyunlarına gelmeyin!
Bazı uyanık kurslar ise belli süre kayıt yaptıranlara veriyorlar. İstediğiniz zaman kaydınızı dondururuz! diyorlar. İnanmayın.
Sözleşmelerini okuyun. Orada da böyle bir şey yazıyor mu gerçekten. Ona göre karar verin. Söylediklerinin çoğu sözleşmelerinde yazmıyor.
“Seksen günde bülbül gibi konuşturuyoruz!”
Vallahi yalan!
Daha önce kursa gitmiş ve iyi bir seviyede bırakmadıysanız, kesinlikle seksen günde “bülbül gibi” konuşamazsınız.
En fazla Tarzan misali konuşursunuz.
“x yöntemiyle öğretiyoruz.
Hemencecik öğreniyorsunuz
Evde çalışmanıza bile gerek yok!”
Bende yedim zaten! Arkadaşlar böyle bir şey yok. Boşuna umutlanmayın.
Bilimsel olarak bir dil öğreniminin kalıcı hafızaya yerleşmesi ve otomatik davranışa dönüşmesi için ortalama iki buçuk sene gerekir. Tekrar ise öğrenmenin kısa süreli hafızadan, uzun süreli hafızaya geçmesi için mutlaka şarttır. Yani çalışmazsanız o gün öğrendiklerinizi kısa sürede otomatikolarak unutursunuz.
“Bütün öğretmenlerimiz yabancı.”
Sadece yerli değil yani. Çok iyi olmayan birkaç kurs dışında İngiliz ya da Amerikalı ve eğitimi “dil öğretimi” üzerine olan öğretmen yok.
Yabancı bir ülkede yaşayacağınız zaman o ülkenin vatandaşıysanız bir-iki aylık kursa giderek, kendi dilinizi öğretme yetkisi veren bu belgeyi alabiliyorsunuz.
Yani yabancı dil öğretmenlerinde bu belgelerden var ama bu belge öğretebilme konusunda yeterli oldukları anlamına gelmiyor. Birçoğunun felaket bir aksanı var.
“Bütün derslerimize yabancı öğretmenlerimiz giriyor.”
İnanmıyorum gerçekten mi? Ben ortaokuldayken böyle bir kursa gitmiştim.
İngiliz süsü verilmiş Türk öğretmenler müthiş aksanlarıyla üç-dört dersten sonra yakayı ele veriyorlardı. Hatta sınıf mevcudu beş kişiye düştü diye bizi başka bir sınıfla birleştirmişlerdi.
Sınıfların birleştirilme hadisesini kesinlikle kabul etmeyin.
Öğretmene sınıfa alışmak birçok kişiyi kurstan soğutmuş.
“İleri seviyelerde mutlaka sınıflarımız oluyor.”
Ben niye göremedim. Sadece onlar çok akıllılar ya arkadaşlar… Kayıt yerine gitmeden önce kantine gidip öğrencilerle konuşamayacak kadar aptal olduğumu düşündüler.
Orta çaplı birkaç kursta birçok kişi sınıf açılmaya uygun sayıyı beklediklerini, bu arada da diğer öğrendiklerinin çoğunu unuttuğunu söyledi.
Sözleşmelerinde bu detaylar olmaz. Siz standart sözleşmelerini okuyun size söyledikleri ama sözleşme-lerinde yazmayan her şeyi ilave ettirin.
“Bizim dersler çok öğreticidir.”
Diğerlerini görmedik sanki
Bir iki dersin parasını ödeyin ve bir-iki öğretmenin dersini bir görün. Kitaplarını inceleyin. Öğrencilerin görüşlerini alın.
“Girmediğiniz dersler için telafi yapıyoruz.”
Tabi ek ücret aldıktan sonra neden olmasın dimi ama…
Hiçbir kurs böyle bir uygulama yapmıyor. Böyle bir uygulama yapsa bile onların öğretmenleri derse zamanında gelmediğinde oluyor. Siz gitmediğinizde değil. Bilesiniz.
Neyse daha fazla aklınızı bulandırmayayım. Çok iyi merkezler de var tabi ki.
Peki yabancı dil kur-sunu seçerken nelere dikkat etmeliyiz?
1. Mutlaka bir-iki derse girin, öğretmenlerini ve öğretme tekniklerini inceleyin. Size uygun olup olmadığına bir bakın.
Kimisi bir öğretmenle rahat çalışır kimisi ise bilgisayarla. Hangisi size uyuyor. Siz daha iyi bilirsiniz.
2. İndirimlere kanıp bir-iki yılınızı sadece bir kursa bağlamayın. İlk başta çok iyi gibi görünen kurumlar sonradan işi savsaklayıp ilk günkü ciddiyetleriyle çalışmıyorlar.
Sizden ise senetlerini ciddi ciddi tahsil ediyorlar. Hep bir sonraki ayın ücretini ödeyin. Hayatta binbir türlü dert var.
3. Giden kişilerin de görüşlerini alın.
4. Çok yoğun kurslar bir süre sonra sıkıcı olmaya başlıyor. Bu yüzden zamanınıza her zaman uydurabileceğiniz bir program seçin ve devamsızlık yapmayın.
5. Sözleşmelerini mutlaka okuyun. Size söyledikleri ama sözleşmede yer almayan şeyleri ilave ettirin. İtiraz ederlerse o kursa ya da merkeze gitmeyin.
6. Neye imza atarsanız atın bir nüshasını da kendinize alın ve bu evrakları saklayın. Ödeme yaptıkça tahsilat makbuzlarınızı saklayın.