Çocukları ile aralarında sürekli çatışma ve engel olduğunu düşünen, bunun nedenlerini anlayıp aşma konusunda istekli olan ebeveynler, öncelikle mevcuttaki iletişim modellerinde nelerin değişmesi gerektiğini kendilerine sorarak değişime başlayabilirler. Bir sorun olduğunda dinlenmeyen, saygı duyulmayan, yargılanan çocuk, hislerinin kabullenilmediği, saygı duyulmadığı, aşağılandığı, hatalı olduğu, çözüm konusunda kendisine güvenilmediği, kötü bir şey yaptığı mesajını alacaktır. Özellikle, geçmişte yapamadıkları kendi isteklerini çocuğa yansıtan anne baba, çocuk tarafından onaylanmayan davranışlarla karşılaştıklarında hayal kırıklığına uğrayacaktır. Çünkü çocukları kendilerinin bir devamı gibi gördüklerinde, çocuk kendileri gibi düşünmediğinde, çocuk bu uğurda verilen imkânlardan memnun olmadığında hayal kırıklıkları artacaktır. Aslında ebeveynlerin çoğunlukla istedikleri, çocuklarının gelecekte kendileri için umut olmalarıdır. Bu tutumları bilinçli yapmayabilirler ancak, bunu fark ettikleri anda çocukları ile aralarına koydukları engelleri daha net göreceklerdir.
İletişimde konuşmalarımız yapıcı ve yıkıcı etki yaratabilir. Çocuklar, yıkıcı her etkide sizinle arasına bir bariyer daha koyar. İstedikleri sadece duygularının anlaşılması ve paylaşılmasıdır.
Koçlar, çocuğun içine kapanıp kendini suçlanmış hissetmesine, savunmacı ve tepkili olmasına ve benzer etkilere neden olmayacak tepkiler vermeye alışmışlardır.
Çocuklardan, ailelerinin tutumlarına karşı aldığımız tepkiler ise: “Sözümü sürekli kesiyorlar, önemsiz hissediyorum kendimi. Benim kendimi tanımadığımı, doğrularımı bulamayacağımı düşünüyorlar, kendimi güvensiz hissediyorum. Konuşma isteğimi öldürüyorlar, savunma ve saldırıya geçmeme sebep oluyorlar, bana küçük bir çocukmuşum gibi davranıyorlar. Kendimi suçlu hissettiriyorlar, duygularımı anlamıyorlar, hayal kırıklığına uğramış hissediyorum. Beni koşullu sevdiklerini düşünmeme sebep oluyorlar, dinlemediklerini ve doğru anlaşılmadığımı düşünüyorum.” şeklinde oluyor. Bu durum üzerinde düşünüp, hatanın nerede olduğunu fark edip, üzerinde değişim yapmak gereklidir.
Thomas Gordon’a göre, etkili iletişim becerilerini kullanırken sıklıkla yapılan hatalar, aşağıdaki şekilde ifade edilmiştir…
Çocuklardan kendi beklediğimiz davranışların gerçekleşmesi için koçluk becerilerini kullanmak:
Çocuk: “Bugün derslerimin üç tanesinden kötü not almışım.”
Anne: “Kendini kötü hissetmişsin. (Soğuk ve gergin bir şekilde)
Çocuk: “Tabii ki kötü hissettim, nasıl hissetmeyeyim?”
Anne: “Moralin çok bozulmuş. (Daha da soğuk bir şekilde)
Çocuk: “Elbette, bu, sınav notlarımı da etkileyecek.”
Anne: “Yeteri kadar çalışmadığın için bu işin sonunun kötü olacağını söylüyorsun.” (Yorumlayıp, kendi mesajını vermek)
Çocuk: “Çalışmadığımı mı söylemeye çalışıyorsun?” (Kızgınlık, anlaşılmamak)
Anne: “Hâlâ geç değil, çalışıp toparlayabilirsin.” (Kendi çözümünü dayatmak)
Çocuk: “Boş versene, şu konuştuklarımız saçmalık.”
Dinlemeye çalışırken çocuk, anlaşılmadığını hissetmekle beraber; cevaplar, öneriler dikte edilmeye çalışıldı ve çocuk bunu anladı ve savunmaya geçti. İstediğimiz davranışa yöneltmeye çalışmak için dinleme becerisini kullanmak, çocuğa haksızlık etmek demektir. Gerçek niyetimiz yine onu anlamak değil, kendi inandığımız şeyi ona empoze etmektir. İşe yaramayacaktır ve duvarları güçlendirecektir.
Çocuğun anlattıkları, ailenin hoşuna gitmediği için, etkin dinlemeyi sürdürememek:
Baba: “Canın sıkılmış görünüyor.” (Etkin dinleme)
Çocuk: “Evet, Murat’la kavga ettik.”
Baba: “Canın sıkılmış gibi.” (Etkin dinleme)
Çocuk: “Tabii ki. Onu deli gibi dövmek istiyorum.”
Baba: “Bu hiç iyi bir fikir gibi görünmüyor.” (Yorumlama)
Çocuk: “Önemli değil, ağzını burnunu dağıtacağım!”
Baba: “Şiddete yönelmek çok da ahlaki bir şey değildir. (Öğüt verme) Bunun yerine uzlaşmak için bir şeyler düşünmelisin. (Çözüm önerisi)
Çocuk: “Saçmalıyorsun!”
Çocuğun yüzüne tüm kapılar kapandı ve hisleri anlaşılmadı, etkin dinleme, ailenin, çocuğun hislerinden hoşlanmaması nedeniyle ahlak dersi ve öğüt verme ile sonuçlandı ve iletişim, istendiği şekilde olumlu sonuçlanmadı. Ailesi tarafından anlaşılmadığını düşünen çocuk, bir dahaki sefer buna benzer bir deneyim yaşadığında anlatmak konusunda istekli davranmayacaktır. Bütün kötü hisler geçicidir. Çocuğunuzun yaşadığı kızgınlık da geçecektir. Söylediklerini büyük ihtimalle yapmayacaktır. Anlaşıldığını hisseden çocuk, çözümünü bulabileceği daha sağlıklı yolları fark edecektir.
Özlem Aktaş İnci Aktaş
Çocuğunuzun Koçu Olun kitabından